Fark ettirmeye niyet etmiş bir kitap Seyir. Kendi yolunda kendisi gibi yürümekte bocalanan Mina ve ona rehberlik eden Ma ile çıktığımız yolculuk; ânı hiç yaşamaz ve fark etmez bir hâl ile başlayıp; kendimizi zihnimizin bilgi ve isteklerinin ötesinde âna sunmayı öğrenerek bitiyor.
Zihin ve bedenin birlikte hareket ettiği "ânlarda" direnişlerin, reddedişlerin anlamını nasıl yitirdiğini haykırıyor adeta sayfalar. Sık sık olumsuz duygu ve düşünceler için "izle ve geçsin" diyor. Okurken kendimi düşünüyorum. Zihnim arşivi tarıyor ve bazı görüntülerimi sunuyor önüme. Direndiğim, akıp gitmesine izin vermediğim yaşam hediyelerimi anımsıyorum. Ve yine idrak ediyorum: geçici olduğunu unutup, tutunduğum her ne düşünce ve duygu varsa hepsi çoktan zihnimin hatıralarına dönüşmüş. Bu duygu ve düşüncelere direnmemin bana kattığı ne olmuş diye baktığımda onlara direnmek yerine sakince izleyip, geçmelerini bekleseydim her ne olacaksa yine onun olduğunu fark ediyorum. Yani sonuç değişmemiş. Tek bir fark ile.. Kendime, bedenime, zamanıma zarar vermişim. Zihnimin düşüncelerine kapılıp; bu düşüncelere uygun duygular üretmişim. Stres yüklemişim ruhuma. Daraltmışım göğüs kafesimi. Halbuki bu yaşamda iyi veya kötü geçmeyen ne var?
Varoluşun sorumluluğunu almaktan bahsediyor kitap (sorumlulukla yaşayan kişi suçluluk hissedebileceği hiçbir eyleme izin vermez). Gerçekten de böyledir. Kendi yaşamının ve seçimlerinin sorumluluğunu üstlenmiş kişiler daha dingindir. Suçlayacak kimse yoktur. Keşkeler zaman kaybıdır. Yola devam etmek, yeni seçimler yapmak, zamanın içinde kalmaktır esas olan. Kendimize yaşattığımız her şeyden biz sorumluyuz günün sonunda.
Seyir, yaşamın ândan öte olmadığını ve bu ânların içinde kim olacağımızı bizim seçebileceğimizi ve dahası bunu nasıl yapabileceğimizi anlatmakla kalmıyor kendimizle olan ilişkimizi gerçekte ve gerçekten kurabilmemiz için sistemin nasıl çalıştığını ve çalıştırılacağını Mina ile birlikte bize yaşatıyor.
*"Seyir, Piraye"
Comments