Kendi kendine anlaşma yapmanın gücüne inananlardanım. Ne yaparsak ne edersek kendi seçimlerimiz olduğunu düşünürüm her zaman. Hayatta tek değiştirebileceğim kişinin ben olduğuna inanırım mesela.
Dört Anlaşma tüm bu saydıklarım sebebi ile bana, kalbime ulaştı. Dışarıdan basit gözüken ama uygulaması zaman ve inanç isteyen anlaşmanın kuralları içsel bir sürecin kapılarını aralamıyor neredeyse açıyor.
Binlerce yıl önce Meksika’nın güneyinde, kadim spiritüel bilgileri ve uygulamaları araştırmak ve korumak için bir toplum oluşturan Toltekler; bireysel rüyalarını yaratma yolunda çaba harcamışlar. “Mitote” adını verdikleri zihin sisini ortadan kaldırmak ve kendimize ulaşmanın sırlarını oluşturmuşlar.
Doyumlu, haz dolu ve korkularımızdan arınmış bir hayatı yaşayabilmemiz için ilk madde şöyle;
1. Kullandığınız sözcükleri özenle seçin
Kendimizi reddetmeden, yargılamadan ve suçlamadan tüm davranışlarımızın sorumluluğunu üstlenmek ve herşeye rağmen sözlerimizi kusursuz ve sevgi dolu seçebilmek...Böylece enerjimizi de doğru kullanabilir ve sevgimizi her yere yayabiliriz. Hepimizin başına gelmiştir; anne babamızın, bir arkadaşımızın, eşimizin bizimle ilgili söylediği birşeyi duyar ve sonra o fikre inanırız. Hatta o kadar inanırız ki o söyleme göre hareket eder, kendimizi yargılar, suçlarız. Çünkü duyduğumuz şeye inanarak onu inanç sistemimize dahil ederiz. Tam bu nokta bir anlaşma aşamasıdır aslında. İnanmayı tercih ederek o fikirle gizli bir anlaşma yapar ve sonsuza kadar ona sadık kalırız. Kitapta bu anlaşmaları nasıl bozabileceğimiz ve zihnimizde sevgi tohumları için verimli bir ortamın nasıl yaratılabileceği çok güzel anlatılmış.
Birinci madde ile zemini hazırladıktan sonra gelelim ikinci maddeye;
2. Hiçbir şeyi kişisel algılamayın
Hayatın merkezine bizi, bize ait olanları koyduğumuzda başımıza gelecek en büyük tehlike herşeyi kişisel algılamak olacaktır. O kadar çok biz varızdır ki dünyanın dahi bizim için döndüğüne inanırız. Diğerlerinin söylediği iyi veya kötü olan herşeyi de son derece önemser ve bireyselleştiririz. Aslında kimse bizi düşündüğümüz noktaya koymaz, tüm yapılanlar diğerlerinin kendileri ile ilgilidir. Ve biz onların fikir ve davranışlarından sorumlu değilizdir. Sadece kendimize güvenmeyi öğrenmek en büyük yardımcımız olacaktır.
Birçok insanın günde belki de onlarca yaptığı bir hata da anlaşmanın maddeleri arasında;
3. Varsayımda bulunmayın
Günümüze, gecemize kabus gibi çöken varsayımlarımız vardır. Böyle olursa şöyle olur, şöyle olursa ben böyle yaparım, peki böyle olursa ne yaparım gibi uzar gider. Bu bize hem gerçeklerden kaçma fırsatı verir hem de kendimizi ifade mecburiyetimizi ortadan kaldırır. Yargılanma, onay almama, dışlanma, sevilmeme korkuları ile karşı karşıya kalmamak adına hikayeyi yazar, yönetir ve sonlandırırız. Açık olmayı göze alabilsek, varsayımda bulunmak yerine sorular sorabilsek bu kuruntuların ve enerjimizi çalan düşüncelerin esiri olmaktan da kurtulabiliriz.
Tüm bunları aksiyona geçirecek olan maddeye geldi sıra;
4. Daima yapabildiğinin en iyisini yap
Sonucu düşünmeden yol almak ne keyiflidir aslında! Sadece süreci yaşamak ve sindirmek. Zamanın gerisinde, ilerisinde değil tam da içinde olmak ve ona hükmedebilmek. Yaptıklarımız kim olduğumuzdur, kimliğimizdir, bizdir. Daha iyisini yaptıkça, daha iyisi mutlaka olacaktır. Tecrübelerinizi düşünün, hayatta defalarca deneyimlediğiniz aynı şeyleri düşünün ve bunların sonucunda ortaya çıkan “usta”ya bir selam verin. İşte daima en iyisini yapmak, sizi özgür bir usta yapacaktır.
Arayan bulur derler. Aradığını bulmak ise emek ister. Bu kaynak zihnimizi sisten arındırmak ve bulduklarımıza yeni yerler açmak için güzel formüller sunmuş. Okuyanların kalbinin boş çıkmayacağını düşünüyorum.
“Sonsuzluğun ötesi içinizdedir.”*
*“Dört Anlaşma, Don Miguel Ruiz”